Sanat eleştirmeni Levent Çalıkoğlu, İstanbul Modern’in küratörü. İki hafta önce yayımladığımız “İslam sanatı Batı’dan yükseliyor” haberinde ressam Murat Morova’nın söylediklerine cevap vermek istedi. Morova, Şubat 2010’da İstanbul Modern’d açılan Gelenekten Çağdaş’a sergisinin, Berlin’deki ‘Tasvir: İslamî Görüntü ve Modernite” sergisinden esinlenerek yapıldığını iddia ediyordu. Çalıkoğlu ise Türkiye’de çağdaş sanatın geleneğe her zaman ilgi gösterdiğini söylüyor. ZAMAN- 15-01-2012
İki hafta önce yayımladığımız “İslam sanatı Batı’dan yükseliyor” haberinde, Murat Morova’nın dikkat çekici iddialarına yer vermiştik. Morova, İstanbul Modern’de 16 Şubat 2010’da açılan Gelenekten Çağdaş’a sergisini, Berlin’deki “Tasvir: İslamî Görüntü ve Modernite” sergisinin etkisinde kalınarak hazırladığını söylüyordu. Morova’nın eserleri her iki sergide de yer aldı.
Haber yayımlandıktan sonra İstanbul Modern’in küratörü Levent Çalıkoğlu’ndan bir e-mail aldık. Çalıkoğlu; “Murat Morova’nın “Berlin’deki Tasvir sergisi yapılmasaydı İstanbul Modern’de Gelenekten Çağdaşa Sergisi olur muydu? sorusuna ‘Yapmazdılar. Gittiler orda gördüler, bayıldılar ve gelip yaptılar.’ cevabı şaşırtıcı ve düşündürücüdür.” diyordu. Sürecin öyle olmadığını anlatmak isteyen Çalıkoğlu’nun cevap hakkına saygı gösterdik. Şu sıralar Hayal Hakikat sergisine ev sahipliği yapan İstanbul Modern’de Çalıkoğlu’nu dinledik.
İslam estetiğinden etkilenen Picasso gibi sanatçıların da eserlerinin yer aldığı ‘Tasvir’ sergisi 4 Kasım 2009’da açılmıştı. İstanbul Modern’in sergisi bu tarihten üç ay sonraya denk geliyor. Çalıkoğlu, “Bu durumda üç ay içinde sergi içeriği, sanatçılar ve ikna süreci, işlerin belirlenmesi, koleksiyonerlerden yapıtların temini, kitabın yazarları ile birlikte hazırlanması, serginin açılması, 2010 Avrupa Kültür Başkenti Fonu’na başvuru ve olumlu sonuç alınması gibi olağanüstü işler yapmışız… Takdir edersiniz ki üç aylık bir zaman dilimi içerisinde bunların gerçekleşmesi mümkün değil.” diyor.
Uzun soluklu bir hazırlık süreci geçirdiklerini vurgulayan Çalıkoğlu, Berlin’deki serginin Gelenekten Çağdaş’a sergisiyle uzaktan yakından alakası olmadığını söylüyor ve ekliyor: “Murat Morova gördü sergiyi. Ben de. Aslında bizim sergimizle alakası yok. Biz şunu yaptık, bu sergide sanatçıların işleri, bilinçli veya bilinçsiz, etkilendikleri objelerle birlikte sergilendi. Tasvir, hiçbir şekilde bu mantıkta değildi. Orada sanatçıların İslam kültüründen nasıl etkilendiklerini vardı. Bağlam ve coğrafya olarak o kadar farklı bir sergi ki! Bizim yöneldiğimiz burası, bu coğrafya bir kere.”
Çağdaş sanatla geleneğin ilişkisi yeni değil
Çalıkoğlu ısrarla, çağdaş ve modern sanatla geleneğin ilişkisinin yeni bir şey olmadığı üzerinde duruyor: “Bu ne güncel bir konu ne de yeni bir fikir. Sergideki sanatçılar şimdi bu konuya merak salmış da değiller. Murat da (Morova) 40 yıldır uğraşıyor, Erol Akyavaş da. Yeni bir konu değil ki. Bu coğrafyada her 10 sanatçıdan 5’i geleneğe kafa yormuştur. Akademik eğitimde de, sanat kamuoyunun düşünsel yapısında da geleneğe ilgi vardır.” diyor.
Çalıkoğlu’na, eserlerinde geleneksel sanatları ve kültürleri çağrıştıran formlar kullanan sanatçılara geçmişte pek itibar edilmediğini söylüyor ve bunun nedenini soruyoruz: “Bir sanat çalışmasının sanat ekonomisinde değer görmesi başka bir şeydir, sanat tarihinde değer görmesi başka bir şey. Sanat kamuoyunda değer görmesi başkadır. Bir esere sanat ekonomisi değer gösteriyor diye onun diğerlerinden daha değerli olduğu anlamına gelmemeli. Sanatçılar ürettiklerine inanıyorlarsa, sanat tarihinde zaten yeri varsa, -ki var- Erol Akyavaş’ın sanat tarihinde yeri mi yoktu ki bir sergi yaptık oldu. Hayır tabi ki. Sergi tam da bunu söylemeye çalışıyor. Bu coğrafyada sanat, özellikle modern ve çağdaş sanat bu damarların üzerinde yürüyor. Başka çaresi yok. Hep böyle olmuş. Bu coğrafyadaki sanatçılar hep aynı soruyu sormuşlar. Biz öyle bir yerde yaşıyoruz ki bu bizim kültürel kimliğimizi oluşturuyor, gelenekten kopmadan. Bir kısmı kopmaya çalışıyor, bir kısmı kopmamaya, ama onu dönüştürme gayretinde. Nasıl yaşayabiliriz sorusunu sordu bu sanatçılar.” diyerek cevap veriyor.
Peki, ideolojik sebeplerle geleneği ve İslam sanatını reddedenler? Çalıkoğlu, bunun eksik bir algı olduğunu düşünüyor. Çünkü sanat reddettiği şeyi ciddiye alıyor demektir. Tabii bir de reddedilmek, reddedilenin yani gelenekselin kötü olduğu anlamına gelmiyor. Çalıkoğlu, “Onun şimdiki zamana nasıl dönüşeceğine dair fikir geliştirmeyle ilgili bir şey. Bu reddetme değil. Tam da aynı şey Türkiye’de var. Bu coğrafyada gelenek öyle belirgin var ki zaten reddedemezsiniz, Çağdaştan Geleneğe zaten bunu anlatmaya çalışıyor. Reddetme şansınız yok. Ancak onunla hesaplaşabilirsiniz. Sergideki sanatçılarda o kadar güzel gelenekle kafalarındakileri öyle güzel dönüştürmüşler ki. İsim sorarsanız reddedenleri saymak yerine sergidekilerini saymak isterim.”
Gelenekle uğraşanları yaftalayan eleştirmenler oldu ama ben onlarla ilgilenmiyorum