Gezi Parkı’ndaki ağaçlar, apolitik denilen neslin politikaya el atmasına sebep oldu. Aslında iktidar, muhalefet, eski toprak provokatörler, tetikte bekleyen dış güçler, kapitalistler, dostlar eylemde görsün sosyetesi ve tabiî ki Türkiye, yeni bir seçmen kitlesiyle tanıştı. Onların psikolojik sorunları, internet bağımlılığı, tüketim çılgınlığı, Twitter’ı hep konuşuldu, ama siyasi duruşları konuşulmadı. ZAMAN / 9 HAZİRAN 2013
Her şey Taksim’deki Gezi Parkı’nın ağaçlarının sökülmesiyle başladı. Twitter’da ‘Ağaçlar kesiliyor, engel olalım!’ diye konuşulmaya başlamış, üç-beş genç buna engel olmak için parka gitmişti. İnternetten iş makinelerinin görüntüleri paylaşıldıkça, üç-beş katlanarak artmaya başladı. Yüzler bin oldu. Sosyal medyada gündem Gezi Parkı’ndaki ağaçların akıbeti üzerinde yoğunlaştı. “Kıyamet kopsa bile ağaç dikiniz.” hadisi, postmodern çevrecilerin tweetlerine karıştı. Şehir yöneticilerinin, geleneksel basının ve hatta ülke siyasetinde söz sahibi olanların tahmin edemediği bir şey yaşanmaya başladı.
Gezi Parkı’ndaki ağaçlar apolitik denilen neslin bir kısmının politikaya el atmasına sebep oldu, “Durun, biz bu ağaçların kesilmesini, buraya AVM yapılmasını istemiyoruz.” İki gün-üç gün, tazyikli sular, biber gazları ve Başbakan’ın yılmaz tavrı, muhalefetin protestolardan nemalanma çalışmaları ve hatta provokatörlere rağmen tavır değişmedi.
Aslında iktidar, muhalefet, eski toprak provokatörler, tetikte bekleyen dış güçler, kapitalistler, dostlar eylemde görsün sosyetesi ve tabiî ki Türkiye, yeni bir seçmen kitlesiyle tanıştı. Literatürde bu kitleye Y-Z kuşağı deniyor. Yani 80’lerden sonra doğmuş olanlar. Özellikle de önümüzdeki seçimlerde ilk kez oy kullanacak olan Z kuşağı olarak adlandırılan 1995’ten sonra doğanlar. Hani şu siyaset bilmeyen, siyasetle ilgilenmeyen apolitik olarak görülen kitle, yani gençler. Onların psikolojik sorunları, internet bağımlılığı, tüketim çılgınlığı, doğaya yabancılaşması, kitap okumamaları, Facebook’u, Twitter’ı hep konuşuldu ama siyasi duruşları konuşulmadı. Aslında hep apolitik oldukları söylendi. Ama son olaylar yeni neslin tahmin edildiği gibi olmadığını ortaya koydu.
Dijital vatandaş ve seçmen
Sosyal medya uzmanı ve Linkedin sitesinin Türkiye şefi Ali Rıza Babaoğlan bu kitleyi, ‘dijital vatandaş ve seçmen’ diye adlandırıyor. Bu konuda siyasilere seminerler veren Babaoğlan’ın seminer başlığı olayı özetler nitelikte: “Dijital vatandaş memnuniyeti.” Bu kitle dünyayı televizyondan değil internetten, Android telefonundan takip ediyor. Ulusa seslenişler, grup toplantıları, köşe yazıları değil 140 karakterlik mesajlar, 3 dakikalık videolar, dikkat çekici, güzel veya esprili fotoğraflara itibar ediyorlar. Aslında her şeyi aforizmalarla dolu bir bakış açısıyla değil müstehzi bir yaklaşımla yorumluyor. Kendisine biber gazı sıkan polise, “Biber gazı cildi güzelleştirir.” diye pankart açabiliyor mesela.
Fütürist Ufuk Tarhan, onlar için dijital çağın ilk genç mahsulleri diyor. İnternet ekonomisinin üreten ve tüketenleri… Tarhan, bu yeni nesil seçmenin geleneksel kodlarla dijital kodlar arasında sıkıştığını söylüyor. Yeni bir insan modeli, yeni iş, eğitim ve yaşamsal model arayışları içinde olan bu bireyler dünya ile iletişimini daha çok dijital kanallardan yapan “ekran nesli-screenagers” olarak da tanımlanıyor. Tarhan’a göre yeni nesil seçmenin temel düsturları ise şöyle; bireyselliği seven, kendisine müdahaleden hoşlanmayan, fiziksel hareketten pek haz etmeyen, doğa mahrumiyeti çeken bir transformasyon nesli.
Siyaset bilimci Savaş Genç, ömürlerinin büyük bir bölümünü dijital ortamlarda geçiren yeni nesil seçmenin siyasi mücadelelerini bile sosyal medya üzerinde verdiğini söylüyor.
Peki, bu yeni nesil seçmenin ideolojik bir duruşu veya aidiyet duyduğu bir yapı-düşünce var mı? Çünkü Gezi Parkı protestolarında farklı ekonomik ve sosyal gruptan insan vardı. Sonradan marjinal sol fraksiyondan yapılar ve anamuhalefet partisi protestoları sahiplenmeye çalışsa da başta daha siyaset üstü bir yapı vardı.
Doç. Dr. Savaş Genç’in bu soruya cevabı şöyle oluyor: “Kendilerini klasik verilerimizle sınıflandırdığımız ideolojilere ait hissetmiyorlar. En azından büyük çoğunluğu hissetmiyor. Birçoğu hayatında bir kere olsun siyasi bir eser okumamış olabilir. Temel dayanakları bireysel ve toplumsal özgürlükler. Dolayısı ile bu siyasi söylem en azından söylemsel olarak hayatı soldan okuyan akımlara daha yakın bir hareket gibi algılanabilir. Lakin biraz daha yakından baktığınızda ve ekonomik tercihlerini irdelediğinizde en az liberaller kadar piyasaya yakın olduklarını görebilirsiniz.” Gezi Parkı eylemcilerini eleştirenlerin de argümanları bunlar aslında.
Parlamentoların yeni nesil siyasetçileri: korsan vekil
Yeni nesil seçmeni eski ideolojik düşünce yapılarına, siyasi yaklaşımlara ve hatta sosyal bilim bakış açısına göre okumamak gerekiyor. Nitekim Savaş hocanın anlattığı ve Almanya’da yaşanan bir olay, bu kitlenin mantalitesini ortaya koyuyor ve ileride parlamentoda sıra dışı vekiller göreceğimizin haberini veriyor. Almanya’da mevcut siyasi yapıyı benzer şekilde protesto eden yeni nesil seçmen, Korsan Parti (Piratenpartie) adıyla bir hareket başlattı. Hatta eyalet seçimlerine katıldı, hareketin lideri parlamentoya girdi. Alman basını büyük başarı elde eden gence, “Koalisyon teklifi gelirse sözleşmeye hangi maddeleri koyduracaksınız?” diye sordu. Yanıtı “Hayatımda hiç koalisyon sözleşmesi görmedim, gelsin bakarız!” oldu. Savaş Genç, bu cevabı “Korsan Parti hareketini özetler mahiyette.” diye değerlendiriyor. Yeni nesil seçmenin Avrupa’da geniş bir tabana sahip olduğunu söyleyen Genç, online örgütlenen bu kitlenin son 3 sene içinde farklı ülkelerde yapılan yerel ve genel seçimlerde Korsan Parti fenomeni ile siyasete girdiklerini anlatıyor.
Önceki protest gruplarla mukayese etmemek gerek
Peki nedir Korsan Parti? “Hareketin ortak özelliği siyasetçilerinin siyasetten hiç anlamamaları.” diyen Genç, bu soruya şu cevabı veriyor: “Öncelikle online hakları savunan, dijital özgürlüklerin arkasında duran, devlet bürokrasisine ve aşırı dayatmacı, hatta belirleyici devlete karşı çıkan bir hareket.”
Aslında Gezi Parkı protestocularının Başbakan’ın üslubundan dolayı daha çok kenetlenmesinin ardında da işte bu “dayatmacı hatta belirleyici devlete karşı çıkan bir hareket” olmaları yatıyor. Muhtemeldir ki bu gençler üzerinde ailelerinin de yaptırım gücü yok. Yani babalarının da sözünü dinlemiyorlar. Zaten Gezi Parkı eylemlerinin temelinde yatan da üç-beş ağacın sökülmesi değil, açıklama yapılmaması, ciddiye alınmamak ve “ben karar verdim, yaptım olacak anlayışı.” Yeni nesil bunları asla kabul etmiyor.
İşin ilginç yanı iktidarla böylesi restleşen bu kitlenin muhalefete de papuç bırakmaması. Genç, burada siyasilerle ilgili çarpıcı bir detaya dikkat çekiyor: “İnterneti ve Twitter’ı aktif kullanmayan siyasiler bu kitleyi ezberlerindeki ve geçmişte kalan farklı gruplarla özdeşleştirmeye çalışıyor. Bu yanlış. Kitle yeni bir kitle ve daha önceki protest gruplarla mukayese edilerek politik tercihlerinin okunması çok zor.”
‘Muhalefetten umudumuz yok, AK Parti bu sorunu sen çözeceksin’
Geleneksel siyasi yapı ve siyasetçiler yeni nesil seçmene nasıl ulaşacak? Kadın kolları ve gençlik kolları gibi sosyal medya kolları filan mı kurması gerekecek? Ali Rıza Babaoğlan, her liderin sosyal medya uzmanı danışmanı ve partilerin birimleri olması gerektiğini düşünüyor. Savaş Genç ise web sitesi yapmanın, Twitter hesabı açmanın market karşısına bakkal dükkanı açıp müşteri beklemek gibi bir şey olacağını söylüyor. Hocanın bu tespiti aklımıza “Bu kitle mevcut siyasi yapıdan bağımsız kendilerine has bir oluşum içinde mi olurlar?” sorusunu getiriyor. Genç, Türkiye’de bunun için henüz erken olduğunu ama kaçınılmaz bir tecrübe olacağını söylüyor. Gezi Parkı protestolarının Avrupa’daki benzer protestolardan çok daha fazla ses getirmesini ise şuna bağlıyor: “Türkiye’de hâlâ seküler hassasiyetler ile cuntacılardan endişe duyan iki farklı akımın güçlü bir polarizasyonu içinde hareket ediyoruz. Liderler de her salı grup toplantısında bu korkuları körükleyerek kitlelerini tekrar partisinin etrafında konsolide ediyorlar. Toplum bu oyundan çok sıkıldı. Gezi Parkı bu anlamda bir patlamadır. Muhalefetten umutlu olmayan gençlik dikkatinizi çektiyse sandık talep etmiyor. Dedikleri özetle şu: Muhalif partilerden umudumuzu kestik, AK Parti sorunumuzu sen çözeceksin ve seçmenin olmamamıza rağmen bizden kaçamazsın.”
Yeni kanaat önderleri Twitter’da yaşıyor
Son olaylarda görüldü ki bu yeni nesil seçmenin kanaat önderleri, alıştığımız kanaat önderlerinden farklı. Yani bir yazar, ünlü bir düşünür veya siyasetçi, kim olduğu tam olarak bilinmeyen Twitter’daki bir fenomen hesap kadar etkili değil insanların üzerinde. Doç. Dr. Savaş Genç, yeni nesil kanaat önderleri için şunları söylüyor: Dijital fenomen haline gelmiş bir Twitter hesabının etkinliği, uzun konuşup didaktik söylemlerle bu nesle kendisini dinletemeyen aktörlerden çok daha fazla. Yazılı basın sürekli tiraj kaybederken onların Twitter’ı etkin kullanabilen genç yazarları, gazetelerin tirajlarının 3-4 katı takipçi sayısına ulaşıyor.