Birleşmiş Milletler’in tahminlerine göre 2050 yılına kadar dünya, tarihinde ilk kez neredeyse tamamen şehirlerden oluşan bir yere dönecek. Yani dünyada köylü kalmayacak. Nüfusların yığıldığı şehirlerin hali ve yeni sosyal yapının nasıl olacağı ise büyük bir soru işareti. Yrd. Doç. Dr. Alim Arlı ile bu konuyu görüştük. ZAMAN / 27-OCAK-2013
2050 yılında dünya hiç olmadığı kadar şehirli olacak. Birleşmiş Milletler’in Nüfus Etüdleri Merkezi’nin tahmini böyle. Bu şu anlama da geliyor; kırsal ekonomilerin ve yerleşmelerin sayısı, artan kentsel yerleşmeler sonucu büyük ölçüde ortadan kalkacak. Daha açık şekilde söylemek gerekirse köyler ve köylülük bitecek. Kent sosyoloğu Yrd. Doç. Dr. Alim Arlı; “Güneydoğu Asya’nın büyük nüfuslu ülkeleri dışarıda bırakıldığında şu anda bu dönüşüm büyük ölçüde tamamlama sürecindedir.” diyor. Arlı, 2050 yılına kadar Hindistan, Pakistan ve Çin gibi ülkelerde de şehirleşme oranının yüzde 50’yi geçeğini söylüyor. Arlı’ya göre, 21. yüzyıl dünya ölçeğinde yaygın ilk kentsel asır olacak. 21. yüzyıla uzay çağı, iletişim çağı gibi yakıştırmalar yapılırken Arlı farklı bir öneride bulunmuş oluyor: “Kentsel asır” . Çünkü 20. asrın başında nüfusu milyonu geçen kent sayısı 16 idi. 21. asır başında bu sayı 500 oldu. 2050’de ise bu sayının birkaç kat daha artacağı öngörülüyor.
Metropol mü? Yığılma alanı mı?
Büyük kentlerin sayısının artarken nüfusu da katlanarak artıyor. Ve hatta büyüyerek çevresindeki kentlerle birleşiyor. İskoç şehir bilimcisi Patrick Geddes, milyonları aşan nüfusların yığıldığı bu kent bölgelerine aglomerasyon (yığılma alanları) diyor. Tokyo-Yokohama kent bölgesi, Meksiko City, New York-Newark bölgesi, Los Angeles kentsel bölgesi, Şanghay kent bölgesi ve Bombay gibi devleşmiş metropoller ile İstanbul’u da kapsayan Doğu Marmara kent bölgesi bunlar arasında sayılabilir. Arlı bu bilgileri verdikten sonra bugün dünyada bu türden kent bölgesi veya yığılma alanlarının sayısının epey arttığını ve artmaya devam edeceğini vurguluyor.
Savaşlar da kentselleşecek
Kırsal alandaki nüfusun buralara hızla akması ve şehirlerin kontrolsüz büyümesi, beraberinde hem teknik hem de sosyal sorunları getiriyor. Burada akla geçtiğimiz yıllarda Paris, Atina ve Los Angeles gibi kentlerde yaşanan ekonomik temelli büyük kitlesel eylemler gelebilir. Sanayileşme ve kentleşmenin ilk zamanlarına dair Marks’ın işçi sınıfı için öngördüğü ayaklanmanın bir benzeri bu sefer, işsiz sınıf (internet, tüketim ve haz bağımlısı) için olabilir mi? Arlı bu konuda şu tespitlerde bulunuyor: “Bu yüzyılın toplumsal çalkantıları kentsel karakterli olacak. Artan işsizlik, sıklaşan ekonomik krizler nedeniyle son yirmi yılda büyük kentsel ayaklanmalar yaşandı. Los Angeles, Paris, Londra, Atina’dakiler ilk aklıma gelenler. Ayrıca savaşın da daha fazla kentselleştiği bir dönemi yaşıyoruz. Savaşların kentselleşmesi, büyük nüfuslar barındıran yerleşimlerde mutlak güvensizlik ve her şeyin durması demek. Temel insani ihtiyaçların halledilememesi, can güvenliğinin ortadan kalkması ve kalıcı bir dehşet duygusunun yerleşmesi demek. Bu büyük bir sorun. Irak, Suriye, Ruanda, Bosna, Somali, Afganistan bunun canlı örnekleri.”
Geçtiğimiz yıl yayınlanan Kent Sosyolojisi (Hece Yayınları) kitabında yazdığı uzun makalesinde, Birleşmiş Milletler’in rakamlarından yola çıkarak 2050’de dünya nüfusunun hiç olmadığı kadar şehirleşeceğini söyleyen Arlı, “Kırdaki nüfusun çözülmesinin sosyal sonuçları ne olur?” şeklindeki sorumuza şöyle cevap veriyor: “Ortadan kalkan geçimlik ekonomiler, kontrol edilebilir bir düzeye ulaşan doğurganlık oranları, daha çok sanayileşen tarım, yükselen tüketim ekonomileri, artan okullaşma, daha kontrollü göç süreçleri ve göreneksel değerlerin çözülmesi.”
Devlet kadar güçlü şehirler
Milyarların yaşadığı şehirler kendi başlarına devlet olur mu? Kent sosyoloğu Yrd. Doç. Dr. Alim Arlı, “Ortaçağ Avrupa’sındaki gibi şehir devletlerinin ortaya çıkacağını söylemek büyük bir iddia olur.” diyor ama ekliyor: “Ancak büyük şehirlerin ve kent bölgelerinin yönetimde ayrıcalıklı konumlar kazanmaları şu an zaten yaşanan bir süreç. Bu durum daha da ileri noktalara taşınabilir.”
Şehirleşmenin sonucu: Tüketim kültürü ve çevre krizi
Alim Arlı, gelinen noktayı çevre sorunları ile toplumsal sorunlar arasındaki ayrımı ortadan kaldırarak anlamlandırabileceğimizi belirterek şöyle diyor: “Yüksek orandaki şehirleşme olumlu ve olumsuz sonuçlarıyla ortaya çıkıyor. Bu, öncelikle, tüketime daha bağımlı bir nüfusun ortaya çıkması demek. Nüfusun tükettiği şeylerin atıklarının baş edilmesinin zor boyutlara ulaşması demek. Ayrıca bu atıklar, daha fazla çevre kirliliği anlamına geliyor. Yine şehirleşmeyle birlikte doğum oranları düştüğü için, yaşlı nüfusun artması ve tıkanan sosyal güvenlik sistemleri de bir başka sonuç. Kültürel bakımdan anonimleşme artacağı için, yalnızlığın ve bireyselleşmenin artması da kaçınılmaz. Bunların yanında daha eğitimli ve bilinçli bir toplum demek kentleşme. Yani kentleşme süreçleri, birbiriyle çelişen sonuçlar, hatta karmaşık neticeleriyle çıkıyor karşımıza. ”