Soma’nın ilk madencilerinin mecburiyetten kadın olduğunu biliyor muydunuz? Sultan Reşad’ın fermanıyla Osman Ağa’nın işletmeye başladığı kömür madeninde ilk kazmayı kadınlar sallamıştı. Seferberlik yıllarıydı ve tüm erkekler vatana hizmet ediyordu. 18 MAYIS 2014 / ZAMAN
Konuşurken duygulanıyor emekli madenci. 48 yıldır yaşadığı, ekmeğini taştan çıkardığı, evlatlarını yetiştirdiği Soma için, “Tüm dünya bizi bu elim kazayla öğrendi. Hem canlarımız gitti hem itibarımız.” diyor. Ramazan Kuzu Kütahyalı, çalışmak için yerleşmiş Soma’ya. Ege’nin toprağı bereketli beldesi Soma, Osmanlı için müjde, Cumhuriyet için kurtarıcı olmuştu halbuki. 19. yüzyılın sanayi devriminin o kasvetli yıllarında, dışa bağımlılıktan kurtulmak amacıyla topraklarında kömür arayan Osmanlı için müjdeli haber Zonguldak ve Soma’dan gelmiş. 1926 yılında ise İngiltere’de yaşanan o büyük işçi grevlerinde tüm dünya gibi Türkiye’nin de kömür-enerji buhranı çektiği dönemde kurtarıcısı olmuş.
Mersin Üniversitesi Tarih bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Şerife Yorulmaz, Soma’da kömür bulunması ve işlenmesine dair, doktora tezi için Osmanlı arşivlerinde araştırma yapmış. Arşivlere göre Soma linyitlerinin keşfi 1863 yılında oluyor. O zamanlar dünyada sanayi devriminin yaşandığı, buharlı makinelerin son sürat işlediği yıllardır. Osmanlı hükümeti, kendi sanayileşmesinde büyük ihtiyaç duyduğu kömürde dışa bağımlılıktan kurtulmak istiyordur. Dört bir yana haber salınır ve topraklarında kömür aranır. Bazı bölgeleri bizzat devlet görevlileri tarar, bazılarını yabancılar, bazılarında ise bölgedeki ahali ve memurlar merkezi yönetime ‘burada kömür olabilir’ diye ihbarda bulunur. Soma kömürü için Prof. Dr. Yorulmaz’ın tahmini ya bölgedeki bir memur ya da ahali merkezi yönetime haber veriyor. Osmanlı hükümeti de bir araştırma ekibi gönderiyor. Fakat incelemelerde bu kömürün maden kömürü değil, toprak yüzeyinde ve linyit türü olduğu anlaşılıyor. Alttan daha iyi kömür çıkabileceği ihtimali de göz önünde bulunduruluyor. Yorulmaz, incelediği belgelerden anladığı kadarıyla, Osmanlı’nın maden kömürüne öncelikle önem verdiğini söylüyor.
Soma kömürü keşfedildikten sonra bir yıllığına oradaki pamuk fabrikalarında kullanılmak üzere kömür, fabrika sahiplerine bırakılmış. Yorulmaz, sebebini şöyle açıklıyor: “İşletme açısından bu tür kaynaklar, belirli bir süreyle talip olanlara ihale edilir. Ancak Soma kömürünün, bir yıllığına ihale edildiği, bunun bir deneme olacağı, bir yıl sonra ise gereğinin düşünüleceği bildirilir. Daha sonra belgelerden izleyebildiğimiz kadarıyla kömür, bir süre hükümet tarafından işletilmiş, ardından geçici olarak Yanako Efendi’ye ihale edilmiş.” Yanako Efendi’nin ne kadar işletti bilinmiyor ama 1889’da tekrar bir ihale yapılıyor ve İzmirli iki aileye işletme hakkı veriliyor.
Osman Ağa’nın maden ocağı
Bu sırada Soma’nın antik köylerinden Tırhala (tarhala/ darkale) köyünde kömür keşfediliyor ve imtiyazı 1914 tarihli bir fermanla 99 yıllığına Osman Efendi ve ortaklarına veriliyor. Gerisini Osman Ağa’nın torununun çocuğu Mustafa Küçükkayapalı, kaleme aldığı kitabında anlatıyor. Dedesinden önce Soma’da kömür yüzeysel olarak toplanıyordur. Dedesi firmayı kurar ve kadın işçilerle kazarak kömür çıkarmaya başlar. Yani bugünkü anlamda madenciliği ilk o başlatır. Hatta yörede kömürü ilk bulan kişi Osman Ağa olarak biliniyor. Fakat Osman Ağa kısa bir süre sonra Kuva-yı Milliye’ye katılır. Karargâha giderken Dimitri Hacı lakabıyla tanınan bir Türk tarafından öldürülür. Maden kapanıyor. Ailesi 20 yıl yoksulluk içinde yaşıyor. Torunları 1950’lerde, Sultan Reşat’tan kalan fermanla Osmanağa kömür işletmesini kuruyor 1961’e kadar burayı işletiyor ama sonra başka firmalara devrediyor.
Prof. Dr. Şerife Yorulmaz, Soma linyitinin Osmanlı için müjde, Cumhuriyet içinse buhran yıllarında kurtarıcı olduğunu söylüyor. 1926’lı yıllarda İngiltere’de yarım milyon maden işçisinin grev yaptığı yıllarda dünyada kömür bunalımı yaşanmıştı. Türkiye de bundan etkilenmişti. Akdeniz Bölgesi’nin tek kömür kaynağı olan Zonguldak ve Soma havzası büyük bir önem kazanır bu süreçte. Ki o zamanlar yani elektrik ve petrolden önce kömür çok önemli bir enerji kaynağıdır.
Kömürü yer altından ilk çıkaran Fatma ve Göllü Nine oldu
1910’larda Soma’ya üç kilometre mesafedeki Darkale köyünde kömür çıkartılmaya başlanır. Seferberlik yıllarıdır ve eli kazma tutacak bütün erkekler askerdedir. Ülkenin kömüre ihtiyacı vardır. Yörenin vefakar kadınları madenlerde çalışarak bu ihtiyacı karşılar. Kadın madencilerinden Berberlerin Fatma Çavuş (Berber Nine) ocağın nezaretçisidir. Ocağın çavuşları iri yapılı, sert mizaçlı, sözü dinlenen, dirayetli kadınlardır. Diğer meşhur madenci kadınlar Fatma Keskin (Keskin Nine), Akile Keskindir. Bu kadınlar madenden çıkardıkları kömürü el arabasına koyar, ocak ağzında taşır, eledikten sonra merkep ve katırlarla tren istasyonuna götürürlerdi.
Soma, malumunuz Kurtuluş Savaşı’nın önemli cephelerinden biri. Bölge karışık, hayat şartları zordur. İşte o yıllarda ocağı işleten bu cefakâr kadınların torunları kömür çıkarmaya devam etmiş. Sonra devlet işe el atmış. Birkaç bin olan nüfus şimdi yüz bini geçti. Sadece Somalılar değil, Türkiye’nin dört bir tarafından gelenler madenlerden kömür çıkarmaya başlamış. Bize bu bilgileri veren eski belediye başkanı İsmail Ergün, bugün Soma’nın Manisa merkez ilçesinden sonra vergide ikinci olduğunu söylüyor. Yani Soma’ya giren para, diğer ilçelerden çok. Ergün, Soma’nın yetişmiş çok sayıda maden mühendisi olduğunu söylüyor.
Gençler, ‘Tarlada çalışmak yerine şehirde bin liraya yaşarım’ diyor
Recep Kahraman (Esnaf): Soma’da temel geçim kaynağı madencilik ve elektrik santrali. Yerli halk tarım ve hayvancılık yapıyor ama kendi kendilerine yetecek kadar. Zeytincilik hep vardı mesela, son yıllarda daha bir önem verildi. Boş arazilere zeytin ekiliyor artık. Zeytin ve zeytinyağcılık yapılıyor butik anlamda. Son zamanlarda ceviz de üretiliyor. 5-10 yıl öncesine kadar tütün de vardı. Kota uygulamasından bir de çok çalışıp az kazanıldığı için insanlar tütün üretimini bıraktı. Gençler artık köy hayatında bulunmak, tarlayla uğraşmak istemiyor. Babalar da muzdarip, ayda 20-30 milyar geliri var, diyor ama gençler şehirde bin lira maaş alayım daha iyi, diyor. Son yıllarda tavukçuluk da yapılmaya başlandı. Bakırçay vadisinde küçük çapta da olsa işletmeler var. Madencilik ise Soma’da ticari hayatı hareketlendirir. Çünkü 15 bin maden çalışanı var. Bin 500 lira da olsa düzenli para alıyorlar ve harcamaları oluyor. Ekonomik ve sosyal anlamda sirkülasyon sağlanıyor. Yerli halk genellikle maden işlerinde çalışmıyor, çalışsa da yer üstü hizmetlerindeler. Dışarıdan gelenler madencilik yapıyor. Çevre ilçelerden, illerden geliyor bu işçiler. Bir de son zamanlarda Zonguldak’ta çalışma şartları iyi değil diye gelenler oldu. Vardiya değişim zamanlarında buradan vızır vızır arabalar geçer. Madencilik, ilçenin ön önemli ve hareketli sahası.
‘Madeni kapatalım’ demek ‘hasta olan insanı öldürelim’ demektir
İsmail Sutay (Emekli maden işçisi): Aslen Kütahyalıyım, 1966 yılında madencilik için geldim Soma’ya. Yeraltı çalışmalarından emekli oldum. Soma’da çoğunlukla herkes madenci ya da santralde çalışır. Yerli Somalıların tarlaları, evleri, yerleri var ama onlar da tarım ve hayvancılığı kendilerine yetecek kadar yapıyor. Şimdilerde hayvancılık yapmaya başlandı. Tavuk çiftlikleri kuruldu yeni yeni. Eskiden şekerpancarı ekerlerdi, tütüncülük vardı, onlar bitti. Şimdi Somalıların yüzde 80’i madenci. Geneli de göçmen. Zonguldak, Sinop, Balıkesir, Kütahya ve Çorum’dan geldiler. İlk 1980’lerde Çorum tarafından gelenler oldu. Sivas Kangal’dan bir de… Aslında madenler kapandıkça oralardaki madenciler Soma’ya geldi. Madenciler o zaman kamu işçileriydi. Bugün bin 500 kamu işçisi kaldı. Özel sektör daha fazla. Soma’nın nüfusu 8 binlerdeydi o zamanlar, şimdi 105 bin.
Bir süre evlere sıcak su verdiler, çok iyi oldu. Deneme başarılı olunca uygulamaya geçecekler, bugün yarın bekliyoruz. Çevre yollar yapılıyor, iki yıllık madencilik eğitimi veren üniversitemiz var, sinema ve konferans salonu yapıldı. Tabii özel sektörde ücretler daha düşük. Özelleştirme olunca değişen ücret oldu. Yani çalışma sahalarını iyileştirme gibi şeyler olmadı. Binalar halen derme çatma. Özel sektöre geçtikten sonra şirket spor takımlarına sponsor oldu, gariban işçilerin çocuklarına toplu sünnet düğünü yaptı. Yani değişik bir uygulama olarak bu organizasyonları gördük. Şimdi maden kapansın diyorlar, kapanınca bu işçiler ne yapacak? Bir insanı düşünün, hasta olunca hemen öldürüyor muyuz? Doktora götürüyoruz değil mi? İyileştirelim, niye katapıyoruz?