Eli silahlı kadın, her dönem popüler oldu. Kadın-erkek eşitliğinin simgesi olarak sunulması hayli tartışmalı olsa da orduların ve örgütlerin en çok başvurdukları halkla ilişkiler yöntemlerinden biri bu. Son zamanlarda kadınlar üzerinden esen yeni bir militarizm rüzgârı var. Kadın eli değmiş silahla, savaşın çirkin yüzüne adeta makyaj yapılıyor… 7 ARALIK 2014 ZAMAN / PAZAR
Askerî üniformalı, çekici ve güzel kadınlardan oluşan mutlu mesut bir imaj sunuluyor fotoğraflarda. Kadının orduda, savaş meydanlarında oluşu kadın-erkek eşitliğine bağlanıyor. Fakat eline silah alınca kadınlar erkeklerle eşitleniyor mu yoksa savaş için reklam malzemesi olarak mı kullanılıyor? Her geçen gün medyaya servis edilen fotoğraflar tartışmayı derinleştiriyor.
Birçok Kürt haber sitesinde, “Şimdi moda Kürt Kadını” başlığıyla yer veriliyor haberlere. Bazılarında Batı’nın meşhur moda dergilerinde çıkan makaleler gururla haberleştiriliyor: “Elle, peşmerge kadınları anlattı.” Maria Claire muhabiri ise Suriye’ye gidip bu kadınlarla bir hafta geçirdi. Her anlarını fotoğrafladı, hikâyelerini dinledi.
IŞİD’e karşı savaşan kadınlar hakkında magazinel ve sansasyonel haberler de çıktı. Sansasyon, dünyaca ünlü İsveç markasının yeni koleksiyonunda yer verdiği peşmerge kıyafetine dair oldu. Daha doğrusu bu kıyafete Kürt entelektüeller, özellikle kadınlar ve feministler büyük tepki gösterdi. IŞİD’e karşı canını ortaya koymuş kadınların modaya malzeme olmasını hoş karşılamadılar. O kadınların özverilerine karşı yapılmış bir ayıp olarak gördüler. Marka özür dilemek zorunda kaldı. Fakat kafa kesen, kadın kaçıran, barbarca tecavüz eden karanlık bir terör örgütüne karşı savaşan kadınların varlığı Batı için egzotik ve masalsıydı. Binbir gece masallarının geçtiği diyarlarda, 21. yüzyıl amazonları yaşıyordu. Niye savaştıkları, ellerindeki ağır silahların ne anlama geldiğine çok da merakları yoktu. Zaten Batı medyasına yansıyan fotoğraflar son derece ‘keyifli’ydi. Ellerinde ağır silah bulunan bu savaşçı kadınlar tatlı tatlı gülüyordu da. Hatta peşmerge kadınların yanında bir hafta geçiren muhabir, onları savaş arasında kaşlarını alırken bile fotoğraflamıştı. Üniformalı, savaşın ortasında mutlu kadınlar… Hep gülüyorlar, üstelik bakımlılar…
Kadın askerler feministleri antimilitarist yaptı
‘Kadın savaşçılar’ fenomeni Amerika’da, İsrail’de ve başka Batı ülkelerinde de kullanılan bir unsur. İsrail’de mesela, antimilitarist feminist hareketin doğuş sebebi kadınların da askere alınması oldu. Tabii militarizmin topluma yayılmasının insanların hayatını nasıl olumsuz etkilediğini bire bir tecrübe etmeleri de İsrailli antimilitaristleri harekete geçiren durumlardan biri oldu. Türkiye’ye de gelip antimilitarist hareketi anlatan edebiyatçı feminist Rela Mazali, sivil eylemlerle ülkesinde gündelik hayatın askerileşmesini yani militarizmi engellemeye çalışıyor. Mazali, ordunun iki şeye ihtiyacı olduğunu düşünüyor: Düşman ve kadın. Düşmanın varlığı ordunun varlığını meşrulaştırır; bir düşman yoksa da bu yaratılacaktır. Ordu koruması için bir kadının varlığına ihtiyaç duyar. Anavatan sözcüğü de vatanın feminen algılandığını gösterir. Mazali, hem düşmanın varlığını hem de kadının korunması gereken varlık olduğu anlayışını kabul etmediklerini söylüyor. Asıl olan insan hayatıdır. Korunması gereken de.
Feminist düşünür Cynthia Enloe, kadınların milliyetçi hareketlere katılma yoluyla ev içine tıkılmaktan kendini kurtarıp kamusal yaşamda yer edindiklerini söylüyor: “Bu beni, sürecin ataerkini zayıflatan sonuçlarını daha dikkatli bir şekilde ele almaya zorluyor, gerçi tam bir özgürleşme gerçekleşmemiş ve kadınlar, kazanılan hakları ataerkil milliyetçi erkeklerle birlikte değil, onlara rağmen elde etmişlerdir.” Nitekim Rela Mazali, İsrail ordusunda yer alan kadın askerlerin yüzde 80’inin tacize uğradığını fakat şikayet etmekten, yüksek sesle dile getirmekten kaçındıklarını söylüyor. Bugün modern Amazonlar olarak lanse edilen Kürt savaşçı kadınların dağda yaşadıkları tecavüz vakaları, ailelerinden kaçırılmaları ya da ailelerindeki baskıdan kaçmak için dağa sığınmaları da zaman zaman basında yer almıştı. Tabii tüm bunlar ‘barbar ve katil bir terör örgütü karşısında savaşan kadınlar’ın etkileyiciliğini görmezden gelmeye sebep olamaz.
Savaşarak kamusal alana çıkma hakkını elde ediyorlar
Bu da gelecek eleştirileri engelleyemiyor. Nitekim Maria Claire’in sadece kadınlardan oluşan Kürt yapılanması YPJ’ye dair övgü dolu çalışmasında yer alan 12 ve 14 yaşındaki çocuklara dair sosyal medyada epey eleştiri geldi, hem dergiye hem de Kürt entelektüellere, feministlere, çocuk hakları savunucularına. Dergi editörleri haberin başına ‘Çocuk askerlerin kullanılmasına göz yummayız’ şeklinde bir açıklama eklemek zorunda kaldı.
Kürt feminist kadınlar için, aslında Ortadoğu’daki kadınlar için, kadın savaşçı/asker figürü bir anlamda özgürleşme, savaşarak kamusal alana çıkmayı elde etme demek. Feminist düşünür Cynthia Enloe’in yukarıda işaret ettiği gibi. 1950’de de BM’nin, halkına sormadan aldığı bir kararla Afrika’daki Eritre bölgesinin Etiyopya’ya bağlanması üzerine halk ayaklanmıştı. Ayaklanma 1960’larda silahlı mücadeleye dönüşmüştü. 1993 yılına kadar devam eden bölgeyi kaosa ve sefalete sürükleyen 30 yılı aşkın süreli bu iç savaşta kadınlar da yer aldı. Bugün etkileyici pozlarıyla hatırlarda kalan kadın savaşçıların mücadelesi aslında sadece toprakları ve ülkelerinin yönetim hakları için değil, cinsiyet eşitliğiydi de. Ellerine silah alarak erkeklerle eşitlendiler. Bu ayaklanma kadınların içinde bulundukları toplumda kamusal alana çıkmaları ve haklarını elde etmeleri anlamına da geldi. Kürt kadınlar da PKK, PYD ve YPG’ye bu açıdan bakıyor. Ataerkil toplum yapısının bu mücadele döneminde dağıldığını, kadınların eş başkanlık, savaşçı kimlikleriyle birlikte ataerkil baskıdan kurtulduklarını düşünüyorlar. Bu yüzden Batılı gazetecilerin egzotik ve oryantalist yaklaşımını çok eleştir(e)miyorlar.
Biz burada çok mutluyuz dostum!
Afganistan’daki Amerikan kadın askerlerinin, Hollywood filmlerinden aşina olduğumuz üslupla, “Hey, biz burada çok mutluyuz dostum!” pozları ülkede tartışmaya sebep oldu. Dünyaya ‘barış’ götüren Amerikan ordusunun kadın askerlerini PR malzemesi olarak kullandığı söylendi. Yukarıda bahsi geçen tüm bu fotoğraflar ve haberler dünyada yeni bir tartışmayı başlattı: ‘Kadın ve militarizm’. Daha doğrusu kadın, savaşın, militarizmin PR nesnesi olarak mı kullanılıyor? ‘Üniformalı mutlu, güzel, çekici kadınlar’ savaşa özendirici hatta savaşı meşrulaştıran birer unsur halini mi aldı? Otomobil reklamlarında ve fuarlarında kullanılan kadınlar gibi ellerinde silahlarla, cephede veya gülerken fotoğraflanan kadınlar da mı reklam malzemesi olarak kullanılıyor? sorularını akla getirdi.
Bu konuda en çarpıcı eleştiriyi bir Kürt feminist yapıyor: Dilar Dirik. Birçok haber sitesinde ve uluslararası medya kuruluşunda yer alan makalesinde medyanın IŞİD karşısında mücadele veren kadınlara yaklaşımını çılgınlık olarak görüyor. Oryantalist, tuhaf ve miyop bir bakışları olduğunu vurguluyor. Cambridge Üniversitesi’nde sosyoloji doktorası yapan Dirik’in, Kürt kadın hareketi üzerine araştırmaları var. Dirik, moda dergilerinde yer alan haberlerden dolayı ezilen ve mağduriyetlerinden dolayı silah altına giren bu kadınların yeni bir fenomen olarak sansasyonelleştirildiğini düşünüyor. Tuhaf oryantalist fantezilerin meşru mücadelelerini ucuzlattığını söylüyor. Bunların Kürt kadınlarının savaşmasına sebep olan motivasyonlarını aşırı derecede basitleştirdiği fikrinde. Dirik, makalesinde ana akım medyada yer alan haberlerden dolayı Kürt liderliğinin de çokça eleştirildiğine değiniyor. Kürt liderler, kadınları Batılı kamuoyunun sempatisini kazanma çabası içinde, halkla ilişkilerini kuvvetlendirme amacıyla kullandıkları yönünde suçlanıyor. Dirik, bu eleştirileri sıraladıktan sonra “Bazı durumlarda bu suçlamalarda bir doğruluk payı olabilir.” diyor.
Ana akım medyada kadın savaşçıların yer alış şekillerinin onları metalaştırdığı ortak eleştiri. Fakat böyle düşünmeyenler de var. Kürt entelektüel Mina Khanlarzadeh gibi. Kürt liderlere yöneltilen eleştirileri haklı bulmuyor. Bu iddianın Kürt kadın savaşçıların siyasi isteklerinden mahrum, zapt edilmiş, Kürt erkeklerin siyasi hedeflerinin esiri olarak gösterilmesi anlamına geldiğini düşünüyor. Kadınların görünüşleri yüzünden medyanın ilgi odağı haline gelmediklerini söylüyor: “Direnişleri söz konusu olmasaydı, hiçbir güzellik yarışması onlarla ilgilenmezdi.” Medyanın ilgisini düşmanlarının çarpıcılığı, Batı’nın IŞİD’den korkmasına bağlıyor. Buna da delil olarak kadınların Kobani’de IŞİD’den önce başka gruplarla yaşadığı çatışmalardan hiç bahsedilmemesini gösteriyor.
Ölen genç ve güzelse yas tutulur
İlginçtir Batı medyasının Kürt kadın savaşçılara yoğun ilgi göstermesi üzerine Avrupa’da şöyle sesler çıkmaya başladı: Neden Kürt kadınlar moda dergilerini süslerken, Filistinli kadın savaşçılar hor görülüyor? Bu soru Türkiye’de sol medyada da yer aldı. Filistinli yazar Linah Alsaafin, esir alınmamak için kendini vuran 19 yaşındaki Kürt kızın, ‘cesur savaşçı’ ve ‘gözü pek’ olarak nitelenerek övülmesini “Heteroseksüel fantezinin zirve noktasını temsil ediyor.” diye yorumluyor. Güzel, elinde silah olan genç bir kadın… Malum kapitalist toplumlarda güzel olanın yası tutulur. Alsaafin, kadın savaşçıların nesneleştirildiğini anlattığı makalesinde Batı medyasında yer alış biçimlerine dair şunları söylüyor: “Bazıları saçını kısa kesmiş, bazıları ise uzun saçlarını çiçeklerle süsleyerek örmüş, asker giysili, eli silahlı kadınların dış görünüşünü kenara koyacak olursak, onları silaha sarılmaya iten nedenler ve tutumların ne olduğunun tasavvuru eksik kalacaktır.”
İşte tam da bu konuda makaleler yayımlanır, tartışmalar yapılırken Amerikan ordusuna dair çok tıklanan bir foto galeri medyaya servis edilir: Askerlerin üniformalarını çıkardıklarındaki halleri. Bu sebeple ‘kadın ve militarizm’ tartışmaları Amerika’da daha yüksek sesle yapılıyor.
Kadın, militarizmde de arzu nesnesi olarak kullanılıyor
Necla Zarakol (Zarakol Halkla İlişkiler Sahibi): Herhangi bir ürün reklamında, tanıtımında olduğu gibi kadınlar militarizmde de bir ‘arzu nesnesi’ olarak kullanılıyor. Amerikan dizilerinde de kadın askerler ve kadın polisler adeta gerçek dışı güzellikte. Kadın derneklerinin reklamlarda kadını mutfağa hapseden anlayışa karşı çıkarken, bunun tam zıddı olan savaş çığırtkanlığı ya da asker olmanın çekiciliği konusunda kullanılmalarına neden karşı çıkmadığını anlamak mümkün değil. Galiba bu yaklaşımlar biz kadınları yumuşak karnımızdan -yani eksik etek olmamak, erkeklerin yapabildiği her şeyi yapabilmek- yakaladığı ve bu noktada ‘eşitmişiz gibi gösterdiği’ için bilinçaltımızda bu biçimlerdeki ‘kullanılma’ duygusunu atlıyoruz. Kadınlar dünyanın dikkatini çekmek için bu savaşa PR malzemesi olarak kullanılıyor. Hâlbuki Ortadoğu’da son 30 yılda bugünkü IŞİD terörü kadar dehşet verici olmasa da kanlı savaşlar oldu, o dönemlerde ne Kürt kadınlarının kendilerini ortaya atmak gibi bir derdi oldu, ne de Batılı ülkeler olup bitenlerle ilgilendi.
Cici militarizm!
Emine Uçak Erdoğan (Yazar): Gerilla, militarizm karşıtları için bile her zaman romantik ve kabul edilebilir görülür genellikle. Che fotoğraflarına bayılmayan bir militarist var mı mesela? Militarizmi sadece düzenli orduyla ilişkilendirmek ve sadece ona karşı çıkmak doğru bulmadığım bir durum. Cici militarizm olurmuş gibi davranılıyor, oysa nihayetinde bütün bunlar militarizmin içselleştirilmesinden, topluma sinmesinden başka bir şeye hizmet etmiyor. Bu konuda kafalar o kadar karışık ki, Boko Haram’ın kaçırdığı kızlara desteği sosyal medyada Rojava’dan 12-14 yaşlarındaki silahlı kız çocukları üzerinden gösteren bile vardı. Köleliğe karşı ‘özgür’ kızlar üzerinden.
Kadın savaşçılarla savaş karşıtları ikna mı ediliyor?
Turgay Oğur (İletişimci):IŞİD maalesef dünyanın en iyi algı yöneticileriyle çalışıyormuşçasına profesyonel bir iletişim stratejisi izliyor. Siyah savaş kostümleri kesinlikle gelişigüzel seçilmiş değil. Kafa kesme sahneleri Hollywood filmlerinden kesit gibi. Ganimet olarak elde ettiklerini söyledikleri son model arabalarla verdikleri pozlar sosyal medyada paylaşılıyor. Diğer taraftan en çok dünya gündemine geldikleri konu, ele geçirdikleri bölgelerdeki kadınları satmaları ya da cariye yapmaları. Kadın konusu IŞİD’in yaptıkları arasında dünyanın en nefret ettiği iş olduğu gibi, çeşitli ülkelerden genç savaşçıları cezbetmek için de en çok işe yarayan şey. İngiltere’den Ortadoğu’ya bakan öfkeli Müslüman genç için kadın, statü, zenginlik, sevap ve eğlence demek haline geliyor IŞİD. IŞİD’e karşı bu savaşı kadınların vermesi de iletişim stratejisi açısından çok akıllıca. Çünkü dünya kamuoyu bu topraklarda uzun yıllardır süren savaşlardan ürkmüş durumda. Irak işgali sonrası yükselen savaş karşıtı koalisyon en haklı savaşa bile tahammülü olmayan bir bilincin yükselmesini sağladı. Bu yüzden satılan kadınları kurtarmak için bile olsa Amerikan ya da herhangi bir yabancı ülkenin askerini kimse görmek istemiyor. Yerel erkek savaşçıların mağdur tarafı bile düşman kalbi yeme görüntüleriyle akıllara kazındı. O kadar kirli bir savaş ki bu kiri sadece kadın savaşçılar temizleyebilir diye düşünen bir iletişim aklı var ortada.