Hüseyin Bağcı, namı kulaktan kulağa yayılan bir hekim. Uzmanlık alanı fizik tedavi ve romatoloji. Askerî hastaneden 1980 yılında emekli olmuş ama meslekten olamamış. 80 yaşındaki Bağcı, hastalarının yoğun isteği sebebiyle çalışmaya devam ediyor. 01-04-2012 ZAMAN
Metro inşaatı yüzünden Üsküdar sahilinde trafik de, insanların zihinleri de pek bir karışık. İşte bu karmaşık meydanda Aziz Mahmut Hüdayi Hazretleri’nin kabrine giden sokakların birinde, soldan ikinci eski binada bulunuyor 31 yıllık muayenehanesi. Giriş kattaki dairenin eski kapısı açılınca zaman tüneline giriyor gibi oluyorsunuz. Kapıyı ak sakallı bir dede açıyor. Çoğu kimse gibi “Doktor bey burada değil mi?” diye sormak geliyor içinizden. Ama biliyorsunuz ki ‘doktor bey’ 80 yaşında bir delikanlı. Selam verirken, tokalaşmak mı gerekir yoksa elini öpmek mi diye tereddütte kalıyor foto muhabirimiz. Çıkarken tokalaşmak için uzanan o pamuk elleri zorla da olsa öpüyor zaten. Koridorda 70’lerden kalma kanepeler, duvarın birinde yine o yılların modası manzara resimli bir duvar kâğıdı. Sehpanın üzerinde deste deste 30 yıl öncesinin Hayat mecmuaları.
Uzman Doktor Hüseyin Bağcı’nın 1980’den beri aynı binada olan muayenehanesindeyiz. GATA’dan emekli. Askerî hekim yani. 3 cumhurbaşkanı, çok sayıda başbakan tedavi etmiş. 1959’da uzmanlığını aldığından beri bilfiil çalışıyor. Bağcı, “Devre arkadaşlarım arasında başka çalışan yok. Birkaç kez bırakmayı denedim ama hastalarım müsaade etmiyor.” diyor. Oldukça dinç. Zaten kalp doktoru da muayenehanesini görmeye geldiğinde; “Hocam siz çalışmayı bırakmayın. Çalışmak size iyi geliyor.” demiş.
“Kızım da emekli olsun, muayenehanede beraber çalışacağız”
Eskisi kadar yoğun çalışmıyor, mesaisini azaltmış. Sabah saat 7’de açıyor, öğlen 12’de kapatıyor. Kadıköy’deki evinden Üsküdar’daki muayenehanesine otobüsle gidip geliyor. Bu sırada odaları dolaşıyoruz. İki ayrı tedavi odası var, birinde erkek hastalar, diğerinde kadın hastalar tedavi ediliyor. Her şey en az 30 yıllık ve her yer darmadağınık. Cihazları dikkatle incelediğimizi görünce, Amerikan ekolünü benimsediğini söylüyor. “Literatürü takip ediyor musunuz? Tıp sürekli yenileniyor, değişiyor…” deyince cevabı şöyle oluyor: “Tabiî ki okuyorum. Nerede ne gelişme oldu haberdarım hepsinden.” Sonra öğreniyoruz ki doktor dedenin kızı da Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde aynı branşta hocaymış, damadı da. Kızının emekli olmasını bekliyormuş. Muayenehanede beraber çalışacaklarmış. “Doktor dede” bir tek Ramazanları çalışmıyor. Hem sağlığı için hem de zaten Ramazanlarını çoğunlukla Kâbe’de geçiriyor olmasından dolayı. Askerî hekimlik yaptığı dönemlerde de dinî vecibelerini yerine getirirmiş. Devre arkadaşları içinde çalışan bir tek o varmış. Onlarla da Fenerbahçe Orduevi’nde sık sık bir araya gelirmiş. Bağcı’ya göre hekimlikte emeklilik olmaz.
Doktor dede, 80 yaşında hâlâ hasta tedavi ediyor olmasını düzenli yaşantısına bağlıyor. Talebelik yıllarından beri çalışma saatlerine, uyku düzenine ve yemeklerine dikkat edermiş. Onun güven veren nurlu yüzünü, diplomalarını görüp, keyifli sohbetini dinleyende ne bel ne de boyun ağrısı kalır. Doktor dede, yürekten bir ‘maşallah’ı hak ediyor.
Askerî hastanelerdeki doktor albaylar benim talebelerimin talebesi
Uzman Doktor Hüseyin Bağcı, askerî hastaneden baş hekim olarak emekli olmuş. Bağcı diyor ki: “Şu anda askerî hastanelerdeki doktor albaylar benim talebelerimin talebeleri. Talebelerim de benim gibi emekli oldular. Tarifsiz bir şey bu benim için.”