“Greenpeace eylemcileri çevre felaketine dikkat çekmek için eylem yaptı.” şeklinde yansıyan haberler ve bu ilginç eylem fotoğraflarına herkes aşina. Canları pahasına binalardan sarkan gençler bunu neden yapıyor? Eylemci gençleri bir araya getirdik ve bu soruyu sorduk. 29-03-2009 ZAMAN
Soldan sağa: Gözde Baykara, Cenkay Yılmaz, Oğuzhan Yılmaz, Serkan Dadak, Mevlüt Yaman ve Gizem Akhan
Bu gençlerin derdi ne her yere tırmanıyorlar
Onları bazen Boğaz Köprüsü’nden sarkarken bazen de Kızılay Meydanı’ndaki yüksek bir binadan “nükleere hayır” pankartıyla birlikte ipin ucunda sallanırken görüyoruz. Bir bakıyorsunuz dev tankerlerin önüne küçük bir tekneyle geçiyor, dönem dönem de meydanlarda, devlet binalarının önünde kendilerini zincirlemiş bir halde karşımıza çıkıyorlar. “Greenpeace eylemcileri çevre felaketine dikkat çekmek için eylem yaptı.” şeklinde yansıyan haberler ve bu ilginç eylem fotoğraflarına herkes aşina. Canları pahasına binalardan sarkan gençler bunu neden yapıyor? Eylemci gençleri bir araya getirdik ve bu soruyu sorduk. Bir kere o koca binalara tırmanmak zaten onların işi. Çoğu dağcı ve endüstriyel tırmanıcı. Endüstriyel tırmanıcılar, yüksek binalarda ulaşılması dolayısıyla da tamiri ve temizliği zor yerlere tırmanıp bu işleri yapıyor. Reklâm afişi asıyorlar. Greenpeace gönüllüsü oldukları için daha geniş kitlelere mesajlarını iletmek istediklerinde de çok iyi bildikleri bu tırmanışı gerçekleştiriyorlar. Spor eğitmeni ve endüstriyle tırmanışçı Oğuzhan Yılmaz köprüden ya da binadan sarkmalarının sebebini şöyle anlatıyor: “Cesarete insanların farklı bir ilgisi var. Mesajımı insanlara bir el ilanı olarak verdiğim zaman gösterdiği tepkiyle 100 metre yüksekteki bir binadan sarkarak gösterdiğimde ilgisi farklı ve çok daha etkileyici oluyor.” Endüstriyle tırmanış profesyonel işleri olduğu için sanıldığı kadar tehlikeli değil. Zaten adrenalin olsun diye de yapmıyorlar.
Mevlüt Yaman da dağcı ve endüstriyel tırmanış yapıyor. 5 yıldır Greenpeace gönüllüsü ve sayısını hatırlayamadığı kadar çok eyleme katılmış. Yaptıkları eylemleri dünyayı değiştirmek için şiddet dışında alternatif yollar olarak değerlendiriyor. Çevre felaketlerine, savaşlara dur demek ve bir şeyler yapmak için Greenpeace’e katılmış.
Kanadalı balıkçıların fok yavrularını nasıl vahşice öldürdüğünü televizyonda haberlerde izleyip yanında bulunanlarla konu hakkındaki derin düşüncelerini paylaşan, Filistin’de öldürülen çocukların hikâyelerini gazeteden okuyup, “dünya buna nasıl sessiz kalabilir?” diye yakınındakilere, eşe dosta ahkam kesen sıradan ve sesiz yığından olmak istememeleri onları bina tepelerine çıkartıp, köprülerden sarkıtıyormuş. Yapılan haksızlıklara dur demek, felaketlere dikkatleri çekmek, sessiz yığınları konuşturmak için dağa çıkmıyor, silaha sarılmıyorlar. Bilakis bedenlerini sorunun göbeğine koyuyor, benlikleriyle varlıklarıyla haksızlıklara dur demeye, yetkililerin ve vatandaşın dikkatini çekmeye çalışıyorlar.
Cenkay Yılmaz, çocukken izlediği iki görüntü sebebiyle çevre gönüllüsü olmuş; zehirli variller tankerlerden denize atılıyormuş. Bir Greenpeace gönüllüsü botuyla tankere yaklaşıp varillerden birisinin altına girmiş. Denize düşmesin diye. Bir başka gönüllü de balina avcılarının zıpkınıyla balina arasına girmiş. “Siz olsanız aynısını yapar mısınız?” sorumuza hepsi hiç tereddüt etmeden evet cevabı veriyor. Oğuzhan Yılmaz araya girip; “Bizim hayatımızda şiddete yer yok. O balinayı ya da foku öldüren adamın karşısına çıkıp ne yapıyorsun kardeşim diyerek tekme tokat girişmiyoruz. Araya girip “Ne yapıyorsun, yaptıklarının farkında mısın? diye uyarıyor, hatasının farkına varmasını sağlıyoruz.” diyor.
10 yıldır gönüllü olarak eylemlere katılan çevre mühendisliği öğrencisi Gözde Baykara, anayasal haklarını kullandıklarını söylüyor. Çünkü Anayasa’nın 56. maddesi her insanın sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı ve bu konuda yetkilileri uyarma yetkisi var diyor. Hazırladıkları raporlarla çevre felaketleri ve insanlık dramlarıyla ilgili yetkilileri uyarıyorlar. Broşürler, haberler, okullara giderek yaptıkları seminerlerle insanları da bilinçlendiriyorlar ama daha geniş kitlelere ulaşmak için en son çare olarak bu ilginç eylemleri yapıyorlarmış.
Gemici Serkan Dadak da deniz felaketleriyle ilgili araştırmalar yapıyor ve raporlar hazırlıyor. Bu konuda yapılan eylemlere katılıyor. Botları genellikle o kullanıyor. …. Özel hayatlarında da hassasiyeti gösterdiklerini söylüyor. Mesela marketten poşet almayıp bez file kullanıyorlarmış ve hatta gereksiz paketlenmiş ürünleri satın almıyorlarmış. Bu bilinçlerini yakın çevrelerine hatta ailelerine de aşılamışlar. Ama yine de haberlerde çocuklarını binadan sarkarken ya da polisler koluna girmiş gözaltına alırken gören ebeveynleri ilk an şoku yaşıyormuş.
Mevlüt Yaman en son eyleminde ilginç bir olay yaşamış. Yaman, Ankara Kızılay’da Ziraat Bankası binasına afiş asarken tesadüfen babası ve babaannesi Kızılay’dan geçiyormuş. Torununu yukarıda gören babaanne gazetecilere demeç vermeye başlamış. “O benim torunum, nükleerin zararlarına dikkat çekmek istiyor.” diye.
Yine Oğuzhan Yılmaz, “oğlum yapma, endişeleniyoruz” diye uyaran babasının “oğlunu haberlerde gördüm” diye arayan eşe dosta telefonda nükleer enerjinin zararları hakkında brifing verirken gördüğünü anlatıyor. Ama çoğunun ailesi kendileri gibi bilinçli ve hatta eylemlere annesiyle birlikte katılan var.
Haberlerde eylemcileri yaka paça gözaltına alan polis görüntüleri izliyoruz. Fakat eylemciler sanılanın aksine polislerle çok iyi anlaştıklarını söylüyor. Kendileri nasıl vatandaşlık görevini yerine getiriyorsa, polislerin de görevlerini yaptığını vurguluyorlar. Hatta “kusura bakmayın biz de görevimizi yapıyoruz, eylemlerinizi destekliyoruz, emekli olunca ben de katılırım” diyen o kadar çok polis varmış ki. Artık zaten karakola, adli tıbba, gözaltı süresine ve savcılık, dava süreçlerine çok alışmışlar. Çünkü sayısını hatırlayamadıkları kadar çok yaşamışlar. Fakat savcısından polisine kadar herkes şiddetsiz, pasif ve bilinçlendirmeye yönelik eylemlerini destekliyormuş. Üniversite öğrencisi Gizem Akhan, bir yıldır Greenpeace gönüllüsü olarak eylemlere katılıyormuş.