Rivayet odur ki, Alman mühendisler akarsularımızdan hiç faydalanmamızdan mülhem “Su akar Türk bakar” dermiş. Zamanla elimizdeki imkânlardan istifade etmeyişimizi anlatmak için kullanır olduk bu cümleyi. Emekli bankacı Muzaffer Aygün, bahsi geçen deyimi geçen yıl yaptığı Almanya ziyaretinden sonra şu şekilde değiştirdi: “Rüzgâr eser, güneş doğar, Türk bakar”
Akgün, rüzgâra ve güneşe bakan Türklerden değil. Rüzgâr estikçe, güneş doğdukça ve parladıkça, onun ve evinin enerjisi artıyor. Televizyonu çalışıyor, buzdolabı soğutuyor, çamaşır makinesi çamaşırları yıkıyor, geceleri aydınlanıyor. Çünkü evinin elektrik ihtiyacını bahçesine kurduğu rüzgâr türbini ve güneş paneliyle sağlıyor. Bu sistemi kurmasına Alman bir bakan sebep olmuş. Geçen yıl gittiği Almanya’da, Alman bakan, bürokratlar ve bilim adamlarıyla yaptıkları sohbet, dönüp dolaşıp Almanya’nın enerji politikalarına gelir. Alman bakan, 2013 yılına kadar nükleer santralleri kapatacaklarını, yerine rüzgâr, güneş ve termal kaynaklarla enerji üreteceklerini söyler. Aygün, “Bakanın söylediğine göre Almanya’da güneşli gün sayısı yılda 210 gün, ısı derecesi ise 21. Türkiye’de 295 ile 300 gün arasında güneş çıkıyor. Sıcaklık 29-30 derece. Kıbrıs’ta ise 35 derece. Peki, bu açığı nasıl kapatacaksınız dediğimde ‘metot ve teknoloji’ dedi ve ekledi: ‘Siemens dahil hiçbir firmaya tek başına elektrik üretme yetkisi vermeyeceğiz. Bireylere, belediyelere, STK’lara elektrik elde etme teşvikleri vereceğiz. 2013’ten itibaren 27 nükleer santralimizi tamamen kapatacağız.’ Bunları iki kulağımla dinledim, değerleri neredeyse bizden yüzde 50 düşük ve enerjilerini güneş ve rüzgârdan üretmekten söz ediyorlar. Ülkeme döner dönmez bu konuda çalışmaya başladım.”
‘Güneş doğuyor, euro geliyor’
Muzaffer Bey çok heyecanlanır ama Türkiye’dekileri ikna edemez. Nükleer enerji ve doğalgazla üretilen elektriğin yerini rüzgâr ve güneş enerjisinin almayacağını düşünür herkes. Aygün ise yerini alması için değil tasarruf için önermektedir zaten. Söylediklerini ispatlamak için kolları sıvar. Rüzgâr türbinini Amerika’dan getirtir, güneş panellerini de yurtdışından. “Örnek olsun diye hiç ihtiyacım yokken bu sistemi kurdum ve elektrik üretiyorum. Şunu da söyleyeyim bu rüzgâr türbinini de güneş panellerini de ülkemizde üretebiliriz. Sistemi Türk mühendislerle geliştiriyorum zaten.” diyen Aygün, İstanbul Ömerli Barajı yakınlarındaki evine kendi üniversitesi de dahil, birçok üniversiteden heyetler gelmiş. Eş dost, duyan inceleme için ziyaret etmiş. 80 hanelik köyün elektriğini üreteceğini ve bilabedel onlara elektrik vereceğini söyleyen Muzaffer bey diyor ki, “Bizim insanımız anlatmayla ikna olmaz. İlla yapacaksın, gelecek görecek, dokunacak o zaman ikna oluyor. Bizim üniversitenin 8 milyon elektrik masrafı oluyor, hâlbuki çatılarına güneş panelleri konulsa, rüzgâr türbinleri kurulsa hem teknik bölüm öğrencileri bu sistemler üzerine çalışır hem de üniversite elektrikten tasarruf eder. Almanya’daki halamın oğlu iki evinin çatısına kurduğu güneş panelleriyle elektrik üretip satıyor. Halam güneş doğdukça, ‘Güneş doğuyor, Euro geliyor’ diye göbek atıyor. Aylık kazançları 300 Euro. Biz niye yapmayalım?”
Başkan da elektriğini evinde üretiyor
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu da evinin elektrik ihtiyacının bir kısmını rüzgâr paneliyle sağlıyor. 4-5 yıl önce Gebze’de esnaf ziyareti yaptığı sırada makine ustası bir baba ve elektronik mühendisi bir oğlun beraber ürettikleri rüzgâr türbinini görünce onlara destek, topluma örnek olmak için evinin bahçesine kurdurmuş sistemi.
Başkan yenilenebilir enerjiyi sadece kendi evinde kullanmıyor. Belediyenin birçok projesi var. Doğukışla Parkı’nın tüm elektrik ihtiyacı, parkın içindeki spor tesislerinin çatısına takılan güneş panelleriyle sağlanıyor. Yine şehrin iki önemli tepesine rüzgâr türbinleri konulmuş. Bunlarla üretilen elektrik şehir şebekesine veriliyor. TEM kenarındaki bu rüzgâr türbinlerini gören başkanı arıyormuş. Çok işadamı, sanayici başkandan bu konuda bilgi almış. Çöplerin yakılmasından, hayvansal ve yeşil bitki atıklarından elde edilen biyogazdan da elektrik ürettiklerini söyleyen başkan, arıtma tesislerinde suyun yüksek debisinden faydalanarak da elektrik ürettiklerini söylüyor. Tüm bunları örnek olmak amacıyla yaptıklarını vurgulayan Karaosmanoğlu, “Türkiye’de rüzgâr, güneş ve diğer kaynaklardan enerji üretimini sağlayan sistemlerin altyapısı henüz yeni yeni oluşturuluyor. Yurtdışından gelenler ise pahalı. İnanıyorum ki sistemler ucuzlayınca çok sayıda kişi elektriğini üretecek.” diyor.
Artvin’deki işyerinin elektrik ihtiyacını kurdurduğu üç rüzgâr türbiniyle sağlayan Ahmet Birbey de başkanı destekler şekilde konuşuyor. Ayda 8-9 bin liralık elektrik faturası şimdi 500-550 lira civarı geliyormuş. Daha tasarruflu tüketseler o da gelmezmiş. Birbey diyor ki, “İki yıl önce kendi elektriğimizi üreteceğimizi söylesek inandırıcı olmazdı. Yeni çıkan yönetmelikle 500 kilovattan aşağı üretimler için izin çıkınca birçok firma ve birey elektriğini üretmek için araştırmalar yapmaya başladı. Kendi bahçenizden ekip biçip, yemek gibi. Çok keyif verici bir şey. Şu anda devlete yük değilim.
“Elektrikçi olmasam bu riske girmezdim”
Samsunlu mobilya üreticisi Mehmet Ceylan da atölyesinin elektriğini rüzgârdan üretiyor. Ceylan aslında elektrik ustası. Rüzgâr türbini kurmaya cesaret etmesini elektrikçi olmasına bağlıyor. 6 ay önce rüzgâr türbinini kurdurmuş. O zamana kadar 6 bin lira gelen fatura artık bin 600 lira gelir olmuş. Ahmet Bey de Mehmet Bey de ilk olmanın hem avantajını hem de riskini yani tedirginliğini yaşamış. Ama şimdi yatırımlarından dolayı çok memnunlar. Her ikisinin de rüzgâr panellerini kuran Prodaş Makine’nin satış pazarlama müdürü Şule Küçükali, rüzgâr enerjisi konusunda çok fazla bilinçli bir kesimin olduğunu ama insanların kullananı görüp, tecrübesini dinledikten sonra daha kolay ikna olduğunu söylüyor.
Herkes elektriğini kendi üretebilecek
Türkiye toplam elektrik üretiminin yüzde 2,5’i rüzgârdan karşılanıyor. 53 lisanslı rüzgâr santrali var. Bu santraller, rüzgârdan elektrik üretip satıyor. Geçen yıl yürürlüğe giren bir yönetmelikle bu santraller dışında, kendi ihtiyaçlarını karşılamak isteyen herkes rüzgâr veya güneş sistemi kurabilecek. Bunun için lisans alma ve şirket kurma yükümlülükleri olmayacak. Ama üretimin 500 kilovattan az olması kaydıyla. 2-3 kilovat bir hanenin ihtiyacını giderebiliyor. 30 kilovat ise sosyal tesisin ihtiyacını görebiliyor.
Lisanssız elektrik üretimine ilişkin yönetmeliğin Resmi Gazete’de yayımlandığı 21 Temmuz 2011’den beri elektriğini kendi üretenlerin sayısı hızla artıyor. İstanbul’da kurulan ama potansiyelin etkisiyle merkezini Ege’ye taşıyan Northell Enerji’nin genel müdürü Cem Yalçın, Türkiye’nin önümüzdeki yıllarda 100 kilovatlık rüzgâr türbin ihtiyacının 3 bin civarında olduğunu tahmin ediyor. Yerli üreticinin rüzgâr türbinleri üretecek altyapıya sahip olduğunu vurgulayan Yalçın, “Tasarım, yazılım ve teknolojik bilgiyi yüzde yüz Türkiye’den sağlamak mümkün. İthal etmeye ihtiyaç yok.” diyor.